26 May 2007


PİSİ BALIĞI

Pisi balıkları, yeterli miktarda yiyecek buldukları kumlu deniz tabanlarında yaşayan yassı balıklardır. Ancak yetişkin pisi balıkları yumurtalarını bu bölgede bırakacak olurlarsa, akıntılar savunmasız yumurtaları güvenli yerlerinden uzağa taşıyacaktır. Bu nedenle pisi balıkları akıntıya karşı yüzerek, suyun daha derin olduğu başka bir yere doğru göç ederler. Bu göç sırasında 60 milyon pisi balığının yumurtlamak üzere toplandığı tahmin edilmektedir. Güvenlikli sularda yumurtadan çıkan yavru yassı balıklar deniz yüzeyinde kalarak bir ay kadar beslenirler ve gelişirler. Bir ayın sonunda akıntıyla beraber sürüklenerek beslenme bölgesine geri gelirler. Bu süre içinde yavru pisi balıkları ebeveynlerine benzeyen balıklar haline gelmişlerdir. Onlar da büyük balıklar gibi su dibine inerler ve orada yaşamlarını sürdürürler.

VAŞAK

Bazı hayvanlar yapı olarak birbirlerine benzeseler de özellikleri incelendiğinde hepsinin birbirinden farklı oldukları görülür. Örneğin her ikisi de birer vaşak türü olan lynxler ve bobcatler şekil ve büyüklük bakımından birbirlerine benzeyen hayvanlardır. Ancak her birinin kendi türüne özgü, yaşadıkları ortama uygun çeşitli özellikleri vardır. Lynxler, Kuzey Amerika'nın serin kuzey ormanlarında yaşarken, bobcatler de Kanada'nın güneyinden Güney Meksika'ya kadar geniş bir alana yayılmışlardır. Kuzey Amerika'da yaşam şartları oldukça zorludur. Örneğin kışınsıcaklık -45oC'a kadar düşebilir. Bu sebeple vaşaklarınısı kaybını azaltan daha kısa kuyrukları ve ayaklarında bulunan ve yastık görevi gören yapıların üzerini kaplayan yoğun tüyleri vardır. Ayrıca vaşakların uzun bacakları derin kar içerisinde rahat hareket etmelerine olanak sağlar, Bobcat'lerinse daha kısa olan bacakları, dik kayalık dağ eteklerinde ve dağlık alanlardaki sık çalılıklarda kolaylıkla tırmanmalarına daha uygundur. Bu, Allah'ın eşsiz yaratmasındaki çeşitlilikten sadece bir örnektir.

UÇAN SİNCAPLAR



Sincaplar, daha çok Avrupa kıtasındaki ormanlarda yaşarlar. Boyları 25 cm., yani sizin ellerinizle iki karıştır. Vücutlarının arkasında, hemen hemen kendi boyları kadar uzun yukarı doğru duran, geniş ve gür tüylerden oluşan kuyrukları bulunur. Sincap bu uzun kuyruğu sayesinde dengesi bozulmadan ağaçtan ağaca atlar.
Minik sivri tırnakları sayesinde ağaçlara tırmanabilen sincap bir dalın üstünde koşabilir, baş aşağı sallanabilir ve o şekilde ilerleyebilir. Özellikle gri sincaplar bir ağacın en uçtaki dalından 4 metre uzaktaki bir başka ağacın dalına bile rahatlıkla atlayabilirler. Havada uçarken de kollarını ve bacaklarını açarak adeta bir planör gibi hareket ederler. Bu esnada yassılaşan kuyrukları ise hem dengelerini sağlar hem de yönlerini ayarlayan bir dümen görevi görür. Hatta kendilerini 9 metre yükseklikten boşluğa bırakıp dört ayak üzerine yere yumuşak iniş yapabilirler.
Peki ama sincap bu zor hareketleri nasıl başarmaktadır?
Tüm bunlar sincabın arka ayaklarını, mesafeleri çok iyi ayarlayabilen keskin gözlerini, güçlü pençelerini ve denge kurmasına yarayan kuyruğunu kullanması sayesinde olur. Peki hiç düşündünüz mü, sincaba bu özellikleri veren kimdir? Sincap bu şekilde yaşaması gerektiğini nereden biliyor? Sincapların ailece ellerine cetvel alıp ormandaki her ağacın boyunu veya ağaç dallarını ölçmeleri mümkün olmadığına göre, sincaplar ağaçtan ağaca atlarken mesafeleri nasıl ayarlıyorlar? Ayrıca, sincaplar nasıl hiç bir yerlerini sakatlamadan ya da yaralanmadan bu kadar hızlı hareketlerle atlayıp zıplayabiliyorlar?
Elbette bunları yapanlar sincapların kendileri değildir. Hiç kuşkusuz bu sevimli hayvanları sahip oldukları bütün özelliklerle birlikte yaratan ve onlara bunları kullanmayı öğreten yaratıcımız olan Allah'tır.

25 May 2007


TARDİGRAD

Tardigrad böceği, büyüklüğü bir toplu iğne başından fazla olmayan, doğadaki "en dayanıklı" canlılardan biridir. Laboratuvar deneylerinde -2720C'de helyum içine atılmış; eksi 1920C'de 20 ay süreyle bırakılmış ve 920C de eter, alkol ve diğer zararlı kimyasal maddeler içine atılarak haftalarca kaynatılmış olan Tardigrad, normal ısıya döndürülüp, su verildiğinde tekrar yaşamaya başlamıştır. Bu minik canlının beyni, iki gözü ve sindirim sistemi vardır. Ancak kalp ve akciğerleri yoktur. Kuru ortamlarda büzülerek dokularındaki suyun buharlaşmasını sağlar. Bu sırada Tardigrad'ın oksijen tüketimi hemen hemen durur. Kurumuş Tardigradlar rüzgarla başka yerlere taşınır ve gittikleri yeni bölgelerde elverişli ortam bulunca (ıslak yosunlar ya da nemli yerler gibi) tekrar yaşama dönebilirler.

BUKALEMUN

Bukalemunu ilginç kılan tek özellik, kendi rengi üzerindeki şaşırtıcı hakimiyeti değildir. Bukalemun, onu yırtıcı bir hayvan kılan pek çok yeteneğe de sahiptir. Hareketli gözleriyle avını çok iyi gözleyebilir. Tek başına diğerinden bağımsız hareket edebilen gözleri konik bir kas yapısının içindedir ve böylece 1800'lik bir açıyla öne, arkaya ya da tam aşağıya bakacak şekilde dönebilir. Bukalemun böylece çevredeki böceklerden bir gözünü ayırmazken, diğeriyle de sürekli olarak gelebilecek tehlikeleri kollayarak kendini korur.

ORNITORENK

Ördek köstebeği olarak adlandırılan Ornitorenkler'in ilginç özelliklerinden biri dişilerinin 7.5-10.5 m. uzunluğunda, dönemeçli yuvalar kazmalarıdır. Hayvan tünelin ucuna bir yuva odacığı kazar ve bu bölmeyi öncelikle ıslak ot ve yapraklarla astarlar. Dişi, ot ve yaprak yığınlarını kuyruğu ile taşır. Islak otlar yumuşak kabuklu yumurtaların kurumasını engellemeye yarayacaktır. Çiftleştikten iki hafta sonra, dişi Ornitorenk yumurtlamak için yuvaya çekilirken, tünele yer yer toprak engeller yapar. Kalınlığı 20 cm. kadar olan bu engelleri kuyruğuyla bastırarak sağlamlaştırır. 7 ila 10 gün süren kuluçka döneminde yuvasından ender çıkar; her çıkışında toprak engelleri yeniden yapar. Bu engeller Ornitorenkler için bir savunma aracıdır.

TROCHİDAE

Trochidae familyasına ait bazı salyangozlar taşların üzerinde bulunan alglerle beslenirler. Fakat, bu beslenme sırasında kendileri de başka deniz canlılarının tehdidi altındadırlar. Salyangozların özellikle sırt ve yan tarafları, diğer canlılar için güzel bir besin kaynağıdır. Bu salyangozlar düşmanlarının tehditlerinden korunmak için, yapışkan özelliği olan ayak tabanlarının yardımıyla kendilerini korumada kullanacakları uygun taşları seçerler. Bu taşların sağladığı ağırlık sayesinde vücutlarını ters döndürerek daha önceden yassı bir taş ile kazdıkları çukurlara kendilerini gömerler, böylece düşmanlarından korunmuş olurlar.

URACTA DURANDİ

Urocta durandi cinsi örümcek, yuva yaparken kaya ve taşların oyuklarına, bildiğimiz örümcek ağı yerine, yuvarlak çadır şeklinde bir yapı inşa eder. Bu örümcek, imal etmiş olduğu yapının kemerinden yere doğru sarkarak durur. Çapları 2 ile 5 cm. arasında değişim gösteren çadırların 4 ile 6 arasında değişen giriş-çıkışları vardır. Her kapının girişinde, çadırı yere bağlayan iki tane sinyal iplikçiği bulunur. Eğer bir böcek bu iplikçiğe dokunacak olursa, çadırın taban kısmında pusu kuran örümceğe titreşim uyarıları anında ulaşır. Örümcek yerinden hemen çıkar ve avını çok hızlı bir şekilde bağlayarak, paket haline getirir ve sonra geriye döner.

BAYKUŞ

Baykuşların kulakları sese karşı çok hassastır. Duyma oranları insanlardan daha fazladır. Baykuşların yüzünün iki yanında saç benzeri tüyler vardır ve bunlar ses dalgalarını toplayıp kulağın içine gönderirler. Bu tüyler ayrıca bir kulağı diğer kulaktan ayırır, böylece sağ taraftan gelen ses, büyük ölçüde sağ kulak tarafından duyulur. Bunun yanında kulaklar, kafada simetrik olarak yer almazlar. Biri diğerinden daha yüksektedir. Böylece baykuş sesleri super-stereo olarak dinler ve ses çıkaran canlıyı görmese dahi onun nerede olduğunu, sesin kaynağına göre tam doğru olarak tespit eder. Bu av bulmanın çok zorlaştığı karlı havalarda önemli bir avantajdır.

KARINCALAR


2-4 mm büyüklüğünde siyahtan kahverengiye, kırmızıdan siyaha kadar renklerde bir çok karınca türü vardır. Kanatlı karınca türü ise 5-8 mm uzunluğunda kahverengi olup iki adet uzun kanadı vardır.Yuvalarını su ve yiyecek kaynaklarına yakın yaparlar ve rotaları da bu eksendedir. Ev içinde görülenler genelde işçi karıncaların yiyecek aramalarından kaynaklanır. Süpürgelikler ile çatlaklarda, deliklerde, saksı içlerinde yuvalanırlar. Koloniler halinde yaşarlar. "Salmonellosis ve staphilacoc enfeksiyonlarına sebep olurlar."

KİWİ

Çok iyi gören gözlere sahip olmalarına rağmen kuşlarda koku alma duyusu yeterli değildir. Ancak bazı istisnalar vardır. Örneğin Kiwi kuşu çok küçük gözlere sahiptir, bu yüzden solucanları ve tırtılları daha çok kıvrık gagasının ucundaki hassas burun delikleri sayesinde koklayarak bulabilir.

PİPA

Pipa kara kurbağası, çiftleşince, erkeği perdeli ayaklarıyla yumurtaları toplar ve özenle dişisinin sırtına yerleştirir. Yumurtalar oraya yapışırlar. Altlarındaki deri bir süre sonra şişmeye ve üzerindeki yumurtalar da deriye gömülmeye başlarlar. Yumurtaların üzerinde ince bir zar oluşur. 30 saat içinde yumurtalar gözden kaybolur ve dişi kurbağanın sırtı eskisi gibi dümdüz bir şekle girer. Yumurtalar derisinin altında gelişmeye devam ederler. On beş gün sonra, dişi kurbağanın sırtı yavruların hareketleriyle kıpırdanmaya başlar. 24. günde yavru kurbağalar dişinin derisinde delikler açıp çıkarlar ve yüzerek kendilerine suda güvenli bir yer aramaya başlarlar.

DENİZ HIYARI

Deniz hıyarları şekilsiz hayvanlardır ama diğer canlılar için değerli bir yiyecektirler. Deniz hıyarlarının bazı türleri planktonları yakalayabilmek için yapışkan bir uzantı ve çok yönlü dokungaçlar kullanırlar. Alt katmandaki dokungaçlar gezindiği yerdeki yiyecekleri yoklamaya yarar. Ayrıca çok şaşırtıcı bir savunma yöntemine sahiptirler. Deniz hıyarı elle tutulmak istendiğinde bir basınç uygulayarak kolayca iç organlarını dışarı çıkarabilir. Vücudunun açık yerlerinden yapışkan maddeler akar ve insan elinin parmaklarının birbirine yapıştırır. Bir balık ya da yengeç, deniz hıyarına saldırırsa, saldırgan bir anda kendisini ipliğe benzer yapışkan organların içinde bulur. Oradan kurtulmaya çalışırken, deniz hıyarı yavaşça uzaklaşır ve daha sonraki birkaç hafta içinde, iç organlarını tümüyle yeniden oluşturur.

KURBAĞA

Bazı kurbağaların kış uykusu sırasında vücutlarında buz kristalleri oluştuğu keşfedilmiştir. Kışın don olaylarının görüldüğü coğrafi bölgelerde yaşayan bu canlılarda kış uykusuna yattıklarında hiçbir hayat belirtisi görülmez. Kalp atışı, nefes alışverişi ve kan dolaşımı tamamen durmuştur. Buz; kurbağanın derisini, karnını ve kas liflerini tamamen kaplamıştır. Aort damarı kesildiğinde dahi kanama olmaz.; kalp ve diğer hayati organlar soluk bir renktedir. Kol ve bacaklar sert, gözler ise pusludur. Buzlar çözüldükten sonra görülen ilk hayat işareti kalbin tekrar atmaya başlamasıdır. Hayvan ilk önce seri halde nefes alıp verir. Ağaç kurbağası gibi diğer canlılardaki en önemli özellik bol miktarda glukoz üretebilmektir. Glukoz, donmuş kurbağanın vücudunda oldukça önemli bir rol oynar. Hücrelerden su çekilmesini önleyip, büzülme olayını engellediği için kurbağanın hücreleri bu donma olayından hiçbir zarar görmez.

ŞEFFAF HAYVANLAR

Su yüzeyinin yakınlarında yaşayan hayvanlar, hem aşağıdan hem de yukarıdan gelecek tehlikelerle karşı karşıyadırlar. Küçük hayvanlar bunun üstesinden şeffaf olmalarıyla gelirler. Şeffaflıkları nedeniyle gökyüzünden gelen ışık avcılar tarafından görülmelerini zorlaştırır. Okyanuslarda milyonlarca şeffaf hayvan vardır ve çoğu da çok küçüktür. Küçük karideslerin, yengeçlerin, deniz salyangozlarının, deniz yıldızlarının ve balık yavrularının hemen hemen hepsi şeffaf vücutludur. Bu onlar için çok iyi bir korunmadır.

QUETZAL

Sesler çoğunlukla bir hayvanın düşmanları tarafından fark edilmesine sebep olur. Orta ve Güney Amerika ormanlarında yaşayan kuşlardan 'Quetzal'ların çok ilginç ve yerinin tespit edilmesi çok zor olan metalik ıslık gibi bir ötüşleri vardır. Bu da Quetzal'larin seslerinin nereden geldiğini bulmayı zorlaştırır. Bu yüzden Quetzallar ormanda birbirlerine güvenle bağırıp dururlar.

FİL

Fillerin hortumu 50 bin kasla çevrilidir ve gerektiğinde hortum kasılır ve tonlarca ağırlıktaki cisimleri bile kolaylıkla iter. Bu hortum aynı zamanda küçük bezelye tohumlarını kopararak ağzında patlatma gibi çok fazla incelik ve hassasiyet gerektiren bir işlemi yapabilme kabiliyetine de sahiptir. Birçok yönden işlevsel olan aynı zamanda uzun bir parmak, borazan veya hoparlör olarak da kullanılan bu organ, su içebilmesi veya vücudunun üstüne su püskürtebilmesi için 4 litre suyu tutma kabiliyetine de sahiptir.

YILAN

Yılanların hareketleri birçok açıdan mükemmeldir. Yılanlar, her birinde bir çift kaburga ve düzinelerce kas olan 400 omura sahip olabilirler. Vücutlarını her iki tarafa da 25 derece aşağı ve 14 derece yukarı olmak üzere eğebilirler. Yılanlar otların üstünde kayarken, ağaçta, kaldırımda, kumda, çölde ve daha bir çok yerde hareket ederken yarım düzine teknik kullanırlar. Kavurucu sıcaklıktaki bir zeminde bile kolaylıkla ilerleyebilirler. Bir borunun içinde kendilerini ileri doğru iterek hareket ederken, dışarı çıktıklarında hemen spiral gibi hareket etmeye başlarlar ya da otların arasında vücutlarını dalgalandırarak giderler. Tenis kortu gibi düz alanlarda ilerlemek istediklerindeyse farklı bir hareket yapmak zorundadırlar. Ağaca çıkabilmeleri içinse dalgalanma hareketi yapmaları gerekir. Yılanlar kumda yürüdüklerinde ise sürtünmeyi ve ısıyı minimuma indirmek için farklı bir metod kullanırlar.